Son bir yıldır ülkemizde alışık olmadığımız bir şekilde retrospektif sergiler açıldı. Böylece daha önceleri sadece Sabri Berkel örneğinden ibaret izlediğimiz gerçek anlamda retrospektif sergilerin yenilerini izleme fırsatını bulduk.2000 yılının son aylarında Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde açılan Erol Akyavaş retrospektifinin ardından bu yılın Nisan ayında gene aynı mekânda Burhan Doğançay retrospektif sergisini izledik. Sonra Eylül ayında AKM'de Nejad Devrim daha sonra Kasım'dan Aralık'a geçerken Tepebaşı Tüyap'da kısa süren bir Nuri İyem sergisi ardından da İş Bankası Kibele Sanat Galerisi'nde Avni Arbaş retrospektif sergileri bu anlamda açılan sergilerdi.
Bu sergilerin birbiri peşisıra açılması ülkemiz sanat ortamının bellek tazeleme, bellek oluşturma çabaları açısından bakıldığında oldukça iyi niyetli girişimler olduğunu söylemek yanlış olmaz. Yeni kuşakların ilgili sanatçıların yapıtlarını toplu olarak görmeleri ve bu sergilere eşlik eden yayınların alanımıza kazandırdığı birikimin önemini yadsımak imkansızdır.
Ne var ki bu sergiler düzenlenirken önemli olanın sanatçının mümkün olduğu kadar çok eserini bir araya getirip yanyana asmak olmadığını, ya da sadece sanatçının elinde, atölyesinde mevcut eserleri sergileyerek gerçekleştirilemeyeceğini anlamamız için, üzgünüm ki, bir süre daha beklememiz gerekecek. Sanatçıyı ve yapıtlarını temsil eden eserleri belirli konseptler altında bir araya getirmeden açılan sergilerin ne kadar retrospektif sergi anlamını taşıdığını tartışmak gerekecektir. Bu tür bir çalışma yapmadan, sanatçıyı hak ettiği şekilde temsil eden yapıtları bir araya getirmeden açılan sergiler ancak sanatçısına zarar verir.
Retrospektif sergi düzenlemeye cesaret edebilmek kadar düzenlememek de saygı değer bir karardır diye düşünüyorum.